Konulan anlamsız yasaklar blog yazmaya dönmek için baya kötü
bir zaman dilimi teşkil etse de dün akşamdan beri içimdeki anlatma isteğini gün
içinde sözlerle anlattığım türlü kişilerle bastıramamış olacağım ki, yarına
kadar iş için hazırlamam gereken slidelar olmasına rağmen soluğu burda buldum.
İzlenen romantik komedi sınıfındaki filmlerin en az %80’inde
arka planda tatlı cafeler olur ya hani, rahat salaş yerler.. kahveler içilir,
kitaplar okunur, kısık sesle sıcak muhabbetler edilir, tatlı bir müzik vardır
fonda... bir de 5 kızdan sanki 3’ünün de bir hayali vardır "böyle bir cafe’m olsa"
diye.. tabiki benim de var:).. hayalini kurduğum 823983923 alternatif kariyer içinde, tabiki şirin küçük ama şahsına münhasır bir cafe sahibi olmak da
var, ya da işte buralardan göç edebilmeyi başarırsam sahibi olmaktan geçip
gamsız bir garsonu olmak da...:)
Dün buldum ben onu
Bazen bazı şeyleri gereksiz bir şekilde hemen ve çokça
seviyor ya insan ya da ben de mi oluyor bir tek bilmiyorum tabi:)
ama öyle olunca herkese anlatıyım herkes bilsin, görsün, "ayy cidden ne güzelmiş"
desin istiyorum ama biyandan benim kadar özel hissetmesinler de sözkonusu yer
için-orda bir kendini bilmezlik var evet-
Kumbaracı yokuşunda, hatta tam da kumbaracı 50 tiyatrosunun
karşısında,tiyatroyla da sıkı bağları olan küçücük ama kocaman tatlılıkta bir
yer burası “alaylı kafe”. Ekmek üstü tabağı ki kendisi aslında bildiğimiz tapas
yine bir ki hastasıyız, makarnalar, krepler, kendisi gibi küçük bir menüsü var
ama kendi mutfağınızda arkadaşlarınız geldiğinde çarçabuk hazırladığınız
tabaklar gibi geliyor herşey. Özenli ama sade... buraya kadar aslında özel bir şey anlatmadım
biliyorum, burdan sonra da anlatmayacağım:) ben özel hissettim onu
paylaşıyorum sadece..
Neise..
çok da tatlı bir garsonu vardı ki kendisi istanbul’u çok
sevdiği için burda kalan fransız bir kızımızdı, dün ilk günüymüş o da bizimle
birlikte menüyü öğrendi, her sorduğumuz şeyi o da tatlı tatlı gidip diğer
arkadaşına sordu sonra gelip tatlı tatlı anlattı. Neden burdasın okul falan mı
var diye sordum sanki kızın sadece istediği için istanbulda kalıyor oluşu benim
hayallerimden uzakta bir şeymiş gibi, “noo, just wanted to stay, istanbul is an
amazing city” dedi.. tabi benim gözlerim o an çizgi film gibi doldu (bu sadece
zihnimde de olmuş olabilir) "ben de yahu ben de istiyorum" diye.. :)
yurtdışından gelen bölge başkanlarına “twitterdan çalışanlarımın
twitlerini okuyup moodlarını anlayabiliyorum” diyen ve muhtemelen bir ara bu
post’u da okuyacak olan sevgili müdürüme burdan selamlar ediyorum,
işimi her nekadar güzelce yürütsem de gönlümde de böyle
basit gamsız bir yaşam yatıyor napıyım diyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder