Hakkımda

Fotoğrafım
"when I was a young girl, I used to seek pleasure"

9 Mart 2011 Çarşamba

hayaller bitmiyordu


Konulan anlamsız yasaklar blog yazmaya dönmek için baya kötü bir zaman dilimi teşkil etse de dün akşamdan beri içimdeki anlatma isteğini gün içinde sözlerle anlattığım türlü kişilerle bastıramamış olacağım ki, yarına kadar iş için hazırlamam gereken slidelar olmasına rağmen soluğu burda buldum.

İzlenen romantik komedi sınıfındaki filmlerin en az %80’inde arka planda tatlı cafeler olur ya hani, rahat salaş yerler.. kahveler içilir, kitaplar okunur, kısık sesle sıcak muhabbetler edilir, tatlı bir müzik vardır fonda... bir de 5 kızdan sanki 3’ünün de bir hayali vardır "böyle bir cafe’m olsa" diye.. tabiki benim de var:).. hayalini kurduğum 823983923 alternatif kariyer içinde, tabiki şirin küçük ama şahsına münhasır bir cafe sahibi olmak da var, ya da işte buralardan göç edebilmeyi başarırsam sahibi olmaktan geçip gamsız bir garsonu olmak da...:)

Dün buldum ben onu
Bazen bazı şeyleri gereksiz bir şekilde hemen ve çokça seviyor ya insan ya da ben de mi oluyor bir tek bilmiyorum tabi:) ama öyle olunca herkese anlatıyım herkes bilsin, görsün, "ayy cidden ne güzelmiş" desin istiyorum ama biyandan benim kadar özel hissetmesinler de sözkonusu yer için-orda bir kendini bilmezlik var evet-


Kumbaracı yokuşunda, hatta tam da kumbaracı 50 tiyatrosunun karşısında,tiyatroyla da sıkı bağları olan küçücük ama kocaman tatlılıkta bir yer burası “alaylı kafe”. Ekmek üstü tabağı ki kendisi aslında bildiğimiz tapas yine bir ki hastasıyız, makarnalar, krepler, kendisi gibi küçük bir menüsü var ama kendi mutfağınızda arkadaşlarınız geldiğinde çarçabuk hazırladığınız tabaklar gibi geliyor herşey. Özenli ama sade...  buraya kadar aslında özel bir şey anlatmadım biliyorum, burdan sonra da anlatmayacağım:) ben özel hissettim onu paylaşıyorum sadece..
Neise..
çok da tatlı bir garsonu vardı ki kendisi istanbul’u çok sevdiği için burda kalan fransız bir kızımızdı, dün ilk günüymüş o da bizimle birlikte menüyü öğrendi, her sorduğumuz şeyi o da tatlı tatlı gidip diğer arkadaşına sordu sonra gelip tatlı tatlı anlattı. Neden burdasın okul falan mı var diye sordum sanki kızın sadece istediği için istanbulda kalıyor oluşu benim hayallerimden uzakta bir şeymiş gibi, “noo, just wanted to stay, istanbul is an amazing city” dedi.. tabi benim gözlerim o an çizgi film gibi doldu (bu sadece zihnimde de olmuş olabilir) "ben de yahu ben de istiyorum" diye.. :)

yurtdışından gelen bölge başkanlarına “twitterdan çalışanlarımın twitlerini okuyup moodlarını anlayabiliyorum” diyen ve muhtemelen bir ara bu post’u da okuyacak olan sevgili müdürüme burdan selamlar ediyorum,
işimi her nekadar güzelce yürütsem de gönlümde de böyle basit gamsız bir yaşam yatıyor napıyım diyorum...