Hakkımda

Fotoğrafım
"when I was a young girl, I used to seek pleasure"

24 Ağustos 2009 Pazartesi

yok böyle bir otobüs!



Foça Rock tatili aktivitemiz üzerinden 1 hafta geçmiş olmasına rağmen en azından renkli otobüs yolculuğumuzu anlatamamış olmam içimde derin bir yaraydı inanın. Şimdi her nekadar o renkli ve atraksiyonlu otobüsü tam olarak tasvir edemeyecek olsam da azmettim yazıcam.
Öncelikli olarak bu otobüsle tanışmamızın hikayesini bullet pointlerle gözler önüne sermek istiyorum ki *foçarock tatili resmi sitesine girilir *bu sitede ilan veren rock kardeşlerimizden biri random olarak seçilir * kendisi ile iletişime geçilip otobüsünde yer almak istenildiği belirtilir * konuşulan saat ve yerde otobüs beklenirken inceden dua edilir iişalla ekilmeyiz diye. Bence güzel özetledim.
Neyse efendim bahsi geçen Çarşamba akşamı(bu geöen değil ama daha da önceki:)) saat 23.00’da başladık the marmara’nın önünde beklemeye kutlu otobüsümüz gelsin diye. Bizle birlikte sırtlarında çantaları ellerinde matlarıyla bekleyen kalabalıkla birlikte bir komün görüntüsü oluştursak da aslında biz hiç onlardan biri olamadık. Nasıl mı: 1)en az bir piercingleri bulunan bütün rock kardeşlerimizin yanında benim masum hızmamın esamesi okunmuyordu bile. 2)siyah giymek sanırım mecburiymiş biz de bilmeden kendi çapımızda üzerimizde siyah birtakım giyecekler taşıyorduk gömlek olsun, eşofman olsun lakin bizim siyah daha mı açık renkti, yoksa pek mi temiz yüzlüydük onlardan olmadığımız yine baya belli oluyordu. 3) groupie psikolojisinden yoksunduk zira sadece iki kişiydik ve geri kalan bütün otobüs sanki birbirini tanıyordu, naobaer baba, aman abi, hard metal yihuuu nidaları arasında biz sanki annesini kaybetmiş küçük çocuklar gibiydik:)

Renkli otobüsümüze bindiğimiz ilk an arka tarafların iyice kaynaşıp kopup çıldırıp atraksiyonel olaylara sahne olacağını düşündüğümüzden önlerde oturmayı akıl ettik. Ama olmamış o akıl, zira bütün bu bahsettiklerimi önlerde hatta özellikle şoför mahalinin tam arka sıralarında gerçekleşti. Şoförün iki arkadasındaki 50 yaşlarındaki kel rocker abimiz bir şişe tekilayı sek olarak kafasına dikmekte; diğer taraftan başka bir 50lik trasher (bence bu kelimeyi ben uydurdum:)) ve dövmeci olduğunu bilahare öğrendiğimiz abimiz ise sek iki şişe votkayı kafasına dikiydordu. Ben bunu gördüm yahu:) Sonra bu trasher abimizin otobüsümüzdeki şekilli garson’un (ki kendisinden birazdan bahsedicem) oo bıdır ağğğbi coştun” serzenişi sonrasında(zira bıdırr abi ateşli bir şekilde yanında taşıdığı kız arkadaşını öpüyordu) verdiği “oğğğlummm coşma meselesi değil bu isteme meselesi” cevap literatüre geçmiş, sayısız geyikte hemen patlatılacak cevap olma özelliğinde açık ara birinci olmuştur.Bu cümlesini takip eden “kadınım lan o benim ne diyosun sen” cümlelerinden bahsetmiyorum bile zira tansiyon yükseliyordu. Yeri gelmişken şekilli garsondan da bahsetmek isterim ki, bilenler bilir kendisi burç adında bir Umut Sarıkaya tüplemesidir. Biz onu da gördük iyi mi hem de bu renkkkklii otobüsün içinde kendisi bizim dışlanmış görüntümüze üzülmüş olacak ki bişiye ihtiyacınız olursa bana söyleyin diyerek şekilli garson tiplemesinin bir miktar dışına çıkmıştır ama yine de şekillidir. Merk edenler için karikatürü birebir koyuyorum. Tekrar söylüyorum biz onu da gördük bence bir otobüste bunca renkli tipleme, baya şanslıydık yahu.
Gecenin ilerleyen aslına bakarsanız (sabaha doğru yüz tutan) saatlerinde sızan bünyelerin etkisiyle otobüs nispeten sessizleşti. Biz(özellikle ben) zaten o ortamda baştan beri uyumayı başarabilen-sızmak değil dikkatinizi çekerim zira içmedik- insanlar olarak türlü yumuşmuş şekillerde kotluklara sğmaya çalışırken zaman zaman açılan uykumuz esnasında kulaklarımıza fütursuzca dolan çaprazımızda oturan genç ama yaşlı kızın aralıksız kikirdemesi bir sinir harabiyetine neden oldu evet. Ama daha sonra bu kız da uyuyup onun erkek arkadaşı zil zurna sarhoş ve ayakta bir halde, ağzı eğilerek kelimeleri yuvarlamayı geçtim bir bulut halinde ağzından çıkararak “viiiee doann’t niiiid no ecukeaaaaoooyşınn” naraları ve kendince ritme uygun olarak sallandırdığı kol ve bacaklarıyla uykumuzun arasında da olsa bizi kahkaya boğmadı değil.

Daha neler var anlatacak lakin artık bitiriyorum ki şu yazı insani boyutlarda kalabilsin:)

19 Ağustos 2009 Çarşamba

dream comes true- itina ile:P


Öncelikle geç kalmış sevindirik bir haberle uzuyn süre sonra tekrar karşınızdayım. Hem geç kalmış hem uzun süre diyerek bence baya vurguladım nezamandır yazmadığımı yine ama artık bu konu üzerinde kafa çene ve parmak yormayacağım üşengecim zaman zaman huyum kurusun:)
Gelelim bunca laf kalabalığı sonrası kutlu habere. Dream chair’imi hatırlar mısınız hani şurdaki: http://kucuklucy.blogspot.com/2009/07/baslkbaslkbaslk.html


O da benim oldu iyi mi:) şu an pek cool bir şekilde anlatıyor olabilirim durumu lakin geçen Çarşamba işten çıkıp eve geldiğimde, ev dediğim bilindiği üzre teyzemlerin evidir yanlış anlamaya mahal vermek istemem zira kendime ait bir evim olduğu vakit: dünya alem, kainat-ı evren ve daha kuramadığım bir çok tamlamalar durumdan haberdar olacaktır ama o başka konu tabi:) neyse efendim eve geldiğimde salonun ortasında üstü örtü kaplı koca bir kütle duruyodur. Bu ne acaba diye üstünü açtığımda şaşkınlıktan ağzım insan üstü bir şekilde açılıp şu olayı anlatmaya başladığım ilk cümledeki cool havaya bayaa uzak bir portre çizmişti. Dream chair arz-ı endamda bizim salonun ortasında, ben aptal olmuşum ne iş diyerekten. Sonra teyzemi aradım noluyor diyerek , olan şuymuş benim canım iş arkadaşlarım bunca hevesle istediğimi görünce o dream chair’i, haydi alalım ne sevinir nidalarıyla acaip organizasyonlar içerisine girip sandalyeyi evin salonuna kadar ruhum duymadan getirtmişler. Pes:) öyle bir pes ki bu nasıl bir mutlu etme sanatıdır, bu nasıl bir organizasyondur, bu nasıl güzel bir jesttir. Burdan tekrar teşekkürlerimi iletiyorum kendilerine artık gelmesi hevesle beklenen evimin ilk eşyası kendilerinden gelmiştir ve bu eşya okadar özel bir parçadır ki muhtemelen sefil bir şekilde başlayacak bekar evimin çıtasını yukarılara taşımıştır:)(bekar evi de pek kötü bir tabir oldu ama elde bu var:))
Yukarıda görülen resim bizzat bana aittir ama kedi kafalı değilim tabi ya da gülümsemem de böylesi şeker değil ama olsun heves ettim. Bir diğer önemli nokta iste elbisem ve dream chairim arasındaki inanılmaz uyumdur ona da pes:P
Evet cümle alemi yine yeni bir fıtfıt halimden haberdar ettikten sonra yazımı burda bitiriyorum. He buarada foçaya gittim rock tatilimi yaptım döndüm ama şimdi onun ayrıntıları bu yazıya sığmaz. Yazıcam sonra valla bak, takip et sen;)

5 Ağustos 2009 Çarşamba

susan miller sana bile ümit bağladım:)

susan miller'ı bilir misiniz? hımm?
kendisi bir astrologmuş efendim çok ünlüymüş yorumları birbir tutuyormuş, insanlar aylık yorumlarını okuyup kendilerini ona göre planlarmış çoğu da çıkarmış.. peki bu zat-ı muhterem ne demiş benim yüce burcum için bu ay hatta bugüne özel

I am referring to the full moon lunar eclipse of August 5, falling in your house of honors, awards, achievement, and fame. It could well mark a pinnacle point in your career, where all your past professional efforts will now come together beautifully in one big box, tied with a big red bow. It'll be a major moment that could mark the very most important one of the year. Eclipses always bring a twist we don't expect, so be ready when opportunity knocks!

diyo ki yani canım sen hiç üzülme bugün kariyerinde bir patlama, bugüne kadar sarfettiğin bütün emeklerin karşılığı bööle kocaman kırmızı kurdelayla sarılı sarılı gelcekmiş önüme.. hani len nerde! vallahi bak mesai bitimine kadar beklerimmm sonra gözlerimle yaptığım anlamlı hareketle(nasıl da açıklayıcı değil mi:)) uğurlarım hayatımdan. burdan iletiyorum kendisine:)

3 Ağustos 2009 Pazartesi

çok bilen çok gezen fıtfıt:P


Önce biraz ahkam keseceğim, hazır olun:). Bundan 3 sene önce her haftasonu istisnasız Asmalı Mescite giderdik. İstiklalin karmaşasından kalabalıklığından, nevizadenin ipini koparan burda havasından uzak sakin tenha hatta biraz yaşlı işi bir yer olarak değerlendirir en tatlı sohbetleri orda yapar, litrelerce birayı bünyemizde biriktirirdik. Sokağa atılmış sandalyelerde otururken bu apartmanlarla çevrili uzun koridor gibi sokaklar bir huzur verirdi insana. Evet geçmiş zaman kullanıyorum. Artık eskisi kadar gitmiyorum gidemiyorum asmalı mescite lakin bu Cumartesi gittiğimde gördüğüm manzara neden eskisi kadar illa da Asmalı Mescit diye tutturmadığımı hatırlattı bana. O ne kalabalık! O eski huzurlu, gürültüsüz, tenha sokaklardaki masaların üzerindeki muhabbetlerin yerini öncelikli bir yer bulma telaşı, eğer bulup oturabilirseniz de gelen geçenin masanızı itip kakması, karşınızdakine ortamdaki inanılmaz gürültü+uğultuyu yararak sesinizi duyurabilmek için sarfettiğiniz efor, iki çift laf etmeye çalışırken yorulma durumu almış. Kısaca aslında her yer gibi olmuş Asmalı Mescit ama bu durum ona hiç yakışmamış. Birbiri ardına açılan ciks mekanların arasında tanıdık yüzler hala duruyor evet, kino garden’da oturduk yine, mahalle olarak yükselen fiyat ortalamasının aksine uygun fiyatları ve hızlı servisiyle hiç yoktan iyi dedirtti bize burası ama o masamız kimlerin ayagına takıldı onun sayısı yok.
Yine de dediğim gibi Asmalı’nın yeri ayrıdır benim için kolay kolay vazgeçemem en azından eski mekanlar oralarda olmaya devam ettikçe. Ama tabi ayrı bir dünya burası hala, o tartışılmaz.. Sayısız mekanla tatlı bir havası var hala ama o kalabalık yok mu o kalabalık! Eskiden bir otto’nun önünü bilirdik biz kalabalıktan geçmeye bile üşendiğin ama devir değişmiş azizim vallahi değişmiş:)
Okadar laf söylerim ama bakınız gitmek isteyenlerin de önünü kesmem. Buyrunuz size Asmalı Mescit rehberi efendim, timeout istanbula burdan teşekkür ediyoruz:P

http://www.timeoutistanbul.com/s76444/yemeicme/asmalimescitin_nabzini_tut

Önce ahkam keseceğim dedikten sonra, sonrasında başka şeyler de bekliyor insan değil mi? valla ben de bekledim aslında kendimden, haftasonu gittiğim sun day sky fest’i anlatacak, okuyanları nacizane özendirmeye çalışacak idim:P yine yapıcam ama sanıyorum şu an değil:)