Hakkımda

Fotoğrafım
"when I was a young girl, I used to seek pleasure"

14 Mayıs 2009 Perşembe

bu hafta bir dayanıklılık testine maruz kalıyorum.. cumartesi bitiyor iişalla, bitsin yine burdayım:)

8 Mayıs 2009 Cuma

the one came:)

http://kucuklucy.blogspot.com/2009/02/one.html

gerçek oldu ya:)
bugün hayatımın en güzel doğum günü hediyesini aldım ya:)
hersene klasik gerçekleşen doğum günü bunalımım birden dağılıp yaşama sevinci doldum ya:)



4 Mayıs 2009 Pazartesi

fotoğraf çektirme özürlü insan modeli


aslında hayır amatör fotoraflarda gayet kafamı yana eğerekten, kendimce şirin bi havaya bürünereketen , tatlı tatlı gülümseyerekten(!) (kendimi mi anlatıyorum acaba:) poz verebiliyorum, allah sizi inandırsın gayet de güzel oluyor. ama benim fotoğrafla ilgili bir korkum varsa o da fotoğrafçıda fotoğraf çektirmektir, bir diğer korkum da başka bir cümle içinde yine bukadar fotoğraf kelimesi kullanmak haline geldi şu an:)
ve bugün yine bu korkumla yüzleşmek zorundayım ki: yıllık fotoğrafı çektireceğim.
derim ki bak kardeş ben oturıyım sen uzatmadan çekiver işte hemen zira ben bekledikçe objektif karşısında yüzümdeki ifade ya aptallaşır ya da hem kendimden hem de senden nefret eder bi hal alır. ama bunu hangi sevgi kelebeği fotoğrafçı anlayabilir acaba? bunca yıllık hayatımda evet oldu 8 10 kez fotoğrafçıda fotoğraf çektirdiğim biri bile şu kızcağızın halinden anlamaz mı anlamadılar, benim okul kimliğimdeki resmim memur tipli oldu, lise yıllığındaki nefret dolu, ehliyet için çektirdiğimse besleme(neyse ki sonrasında yine memuru kullanmaya karar verdim ehliyetde de:)
acaba hayatımın hangi aşamasında bu hale geldim diye meraklara salınıyorum ama cevabı bulamıyorum.
saat 15.30da randevum var efendim, yeni macerelarımla burda olacağımdır:)

3 Mayıs 2009 Pazar

pazar neşesi mi desek ne desek:)

pazar sabahı kendi yatağımda uyandım, dün kustuğum bütün nefretleri unuttum:)
mayıs geldi bir de güneş açtı mutlu oldum
yeşil erik çıktı, gördüm, aldım, yedim sevinç doldum
uzun uzun pazar kahvaltısı yaptım, sevgi kelebeği oldum.
justin'in uzuuyn bacaklarını ve single ladies şarkısında beyonce dan 832938912 kat güzel kıvırmasını izledim yeniden doğdum:)
bi de herkes izlesin, kimse mahrum kalmasın diye buraya da koydum, bence yüce bi insan oldum:)

2 Mayıs 2009 Cumartesi

ömrüm yollarda noluyoruz be?

bence çok güzel özetledim şu haftayı şu başlığımla..
ilkokul sıralarında türkiyenin jeopolitik konumu bıdısıyla beynimiz yenirken, "ülkemizin asya ile avrupayı bağlayan bir köprü görevinde" oluşunun beni bu kadar hayattan soğutacağını nerden bilirdim, bilsem gelir miydim, gelsem de şu okulu tercih eder miydim, etsem de nadide işimi tercih eder miydim diye uzayıp giden sorularım var. dur diyorum kendime ama zihnim durmuyor bıdı bıdı konuşmaya, hayatıma sövmeye devam ediyor. gün gelip yurdumu kendi yatağımı özleyebileceğime de inanmazdım ya ben onu da yaşadım.. pazartesi sabahı geldim zaten yurt odama ama akşam yine düştüm yollara ve ha orda kal ha burda kal ha işe git ha mülakata koş ha taksime arkadaşlarına koş ha taaa eskişehirlerden gelen annene koş derken ömrüm yollarda geçti ya benim. hem de köprü görevi gören nadide yurdumuzun nadide köprülüğünü yaptığı asya avrupa kıtaları arasında mekik dokuyaraktan. ve ben resmen özlemini çektiğim yurt odama daha şimdi kavuştum. canım odam ya, şu dağınıklıkta aradıklarımı bulamama durumunu bile özledim, kendi başıma oturup anlamsızca bilgisayar ekranında get mail tuşuna basarak oyalanmayı, shuffle da birbirinden alakasız ama peşi sıra çıkan şarkıları zaplamayı, türlü yığınlar altında kalmış kağıtımsı incecik şirket terliklerimi aramayı, ayaklarımı masaya uzataraktan laptopu dizlerim üstüne almayı bunları yaparken de o terlikleri ayağımdan çıkarmamayı özledim yahu, vallahi özledim!
asabi de bi insan yaptı bu yollar beni, bugün mp3ümde durup dururken çıkan I hate everybody şarkısının durumuma uygunluğuydu yani yüzümde biraz tebessüme yol açan..
All the people on the street, I hate you all
And the people that I meet, I hate you all
And the people that I know, I hate you all
And the people that I don't, I hate you all

şu sözleri dinlerken nasıl kendime uygun buldum belli değil, evet muayyen dönemim yaklaşmasına fena halde delalet bukadar nefret kusmaca farkındayım ama elden ne gelir. anlatıcak çok şey olmasına rağmen nekadar nefret dolu ve asabi olduğumdan bir adım öteye gitmicek söylediklerim uzattıkça onu da biliyorum, o sebeple şu an susup kendimi get mail'lerin shuffleların, stumble'ların, arkada bir dizi açıp ön tarafta anlamsız şeyler uğraşmanın ve soğuk biranın dayanılmaz hafifliğine bırakıyorum şimdi, evet.