Hakkımda

Fotoğrafım
"when I was a young girl, I used to seek pleasure"

15 Eylül 2010 Çarşamba

öyle böyle şöyle şeyler:)



Şimdi şöyle şeyler oluyor

Gün içinde ikiarada da olsa(ama özellikle akşamları diyelim ki iş yerimden okuyan sevgilii arkadaşlarım/müdürümün felan yanlış anlamaları olmasın, haşaaa:P) türlü türlü 9320930 tane siteler bloglar geziyorum, ayy bak cihangirde vintage pazarı varmış, stanford’lu gencin biri youtube için instant arama sitesi çıkarmış youtube’un ceo’su da kendisine twitter’dan iş teklif etmiş, bilmem kimin japonya gezisi süper geçmiş, falanca blog’un template’i ne güzelmiş gibisinden gibisinden.. sonra okuduğum herseye birden heves ediyorum. Japonyaya gidiyim diyorum, işte blog’umun renkleri benim de böyle olsundan çıkıyorum, tabi çılgın iş fikirleri yaratıp köşeyi dönmesem de mutluluktan yarılma fikri hep mevcut. Şimdi sana soruyorum hayat bana zor değil mi sence de?

Mesela şuan bunların hepsi benim mi olsun diyorum http://teaspoonvintage.bigcartel.com/

Biyandan komik de len hayat.

Fransa'daki  master’ından hali hazırda dönecek caaaanım arkadaşıma “bunu sana açıklamak zorundayım ama üzülme e mi nasıl olsa dönüyorsun” diyerekten şu linki yollamam üzerine http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1018869&Date=14.09.2010&CategoryID=79  Kendisinin “allahin adina cok emindim bu fransizlarin boyle olduguna. ne varsa yurdumun killi ama hayat dolu adaminda. ekmegini tastan cikaraninda :)” diyerek komikli bi mail attı ki, hem güldüm hem de bi taraflarımı yırtıyorum yurt dışında yaşıycam diye acaba yanlış yolda mıyım diye gülerken düşürüldüm:P şaka len şaka! Bana ne elin avrupalı efendilerinden canımm sevgülüm:P

Lafı gelmişken buraya da yazalım. Hedef 2012 mayıs arkadaşlar, 2012 mayısta artık iş bulunup mu gidilir, vasıflı göçmenlik mi olur yoksa en vasıfsızından gemilerde kaçak yolculuk yapıp mı olur bilmiyorum ama türkiye dışında bi yerlerde yaşamaya başlanacak, olur ya hani konsolosluk görevlileri felan benim bu time plan’ime uymak istemez felan hiç olmadı başvurular yapılmış bekleniyor olacak (açık kapı bırakmakta fayda var tabi:))Mesken hakkında henüz spesifik olmadığımın farkındayım ama o da olacak:) gidilecek bu diyarlardan.

Hayat bi de acaip,

dün akşam alt kattaki teyze kapımıza kocaa bir ağaç büyüklüğünde saksı çiçeği koymuş kapıyı çalıp "bu burda dursun e mi" dedi. "Niye burda lenn?" Diyemedim "he teyze he dursun tmm" dedim. "Ben gelir sularım bunu" dedi, "zahmet etmenize gerek yok aslında biz sularız arada" diye iyilik yapacak oldum bir de ayar verdi üstüne "siz yapamazsınız dibinden dibinden sulanması gerekiyor" diye. Arkadaşım madem bukadar hassasız odunsu çiçeğinle ilgili neden bizim kapımızda? Acaip işte:S

Bir diğer acaiplik Akşamları işten çıkıp yollar aşıp evceğizime ulaşmaya çalışırken(iş: bahçeşehir, ev: bostancı) istisnasız herr akşam köprü girişinde o trafiğin tıkanması ama köprünün üstünde pıt diye açılması:S vallahi anlamıyorum, bakıyorum yol genişlemiyo bişi olmuyo aynı devam ediyo hatta daralıyo bile, hani gişeler öncesi olsa sadece trafik yine bi nebze anlıycam ama gişleleri geçince de devam ediyo biraz sonra tam köprünün ayaklarından geçince açılıyor. Manyak mı len bu? Deli olucam:S tabi buna şükür bazı günler işten çıkıp adını hala bilmediğim tem/e5’e bağlandığımız anda başlıyo ve köprü öncesi sonrası üstü heryerde devam ediyor ki ozaman bildiğin deli çıkacak oluyorum ama neyse, istanbul’un trafiği değil burda acaip olan(zira ona alıştık) ama o köprünün gizemi:S. Hee buarada benim körü köprü diye bahsettiğim ikinci köprü oluyor buarada diğerinde böyle bir manyaklık yoktur belki:S

son bişi daha söyliyim öyle gidiyim acaip bi playlistim var aslinda playlist bile denemez windows mediaplayer'in içinde libraryden shuffle yapiyorum, çöplük bilgisayarimdaki bütün sarkilari siraliyorum felans, sonra sööle bi listeye göz atiyorum, aaa bu neymis yeav diye istisnasiz her seferinde the one I love(live) track'ine tikliyorum. müzik basliyor, bende bir mutluluk bir mutluluk.deli gibi sevdigim sarkiyi her seferinde yeniden kesfetmek de ayru bir acayiplik azizim.

diyceğim budur.
haydi see ya'

sonradan edit: köprü mevzuu açıklığa kavuşturuldu laaakin halen acaip geliyor! :)

11 Eylül 2010 Cumartesi

road trip yes, bus trip no!!


Otobüs yolculuklaını sevmiyorum.

Uzun olsun kısa olsun; tren olsun, uçak olsun binek araç(bu sözcük iş deformasyonu yapıcak bişi yok:)) olsun, ama mimkinse otobüs olmasın. Ama olmak zorunda olunca da yapacak bişi yok, bkz: kdz. Eeğli- istanbul yolu.

Şehiler arası otobüs söz öbeği pek bir tatlı ve nostaljik ve bi yandan da edebi gelirdi bana.(herhalde küçüklüğümüzde yılmaz erdoğan’ın okuduğu soğuk ve şehirler arası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan dizesiyle ilgili bu kısım:), buarada çok yeni okuduğum kitapların ana kahramanlaını bile hatırlamakta zorlanırken bu şiiri baya baya ezbere bilmem de ayruu bir dumur neise))

ne diyorduk otobüs yolculuğu ivit. Öndeki koltuğunu yatırır, yanında kocamaaan bi teyze, yanında bir de torun, çocuk, yiğen kategorisinden sinir bozucu bir bonus var ise, üst taraftan üfleyen klima kapatmana rağmen başka bir takım aralıklardan ya da hiç olmadı ön ya da arka sıranın havalandırmasından yönüne göre ensene, boynuna, iki gözünün ortasına, ve türlü yerlerine üflemekte inat ediyor, sen de koltuğunu yatırdığında arka taaftaki bayaa yaşlı teyzenin "ayy kızım bana daral geliyor kaldır şunu" demesinin üstüne "teyzem belim ağrıyo benim de, hem benim oturduğum yeri de görüyorsun" diyerek öndekine suçu atıp yatık vaziyetteki koltuğunu milim oynatmayıp o yolculuktan huzur bekliyorsan... zor arkadaşım çok zor. Bir de eğer bagaja verdiğin, host’un kendine, yolcularına ve müessesine inanılmaz güveni sonucu; etiketlenmeyen sıradan sıt çantanı her durulan yerde inen insanların bagajdan çekip çıkardığı ve sırtına attığı çantaya benzetiyor, aha bu sefer valahi benim çantam diye hop oturup hop kalkıyor, bu durumun gerçekliği sonucu olası senaryoları aklından geçiriyor, sözkonusu çanta içindeki eşyaların senin için önem/değer sıralamasına giriyorsan. Off hepten fena. Bir de koridor tarafında oturuyorsan her gelip geçişinde o hafif uykunda poposuyla haşır neşir olduğun şişmanca host durumu var ki kendisi sussuzluktan dilin damağın bir bütün olmuşken muhtemelen orta kapı merdivenlerinin altındaki, içinde ne olduğunu çok acaip meak ettiğim krallığında uyuyordur ve o kafanın üstündeki teorik olarak bastığında kırmızı ışık yakması gereken servis lambası nedense çalışmaz, hadi bakalım yeni bir dert.

Ve arkadaşlar, bu parametrelerin her biri türlü varyasyonlarda ve kombinasyonlarda seni mutlaka bulur, beni buluyor ya da. Ve yine buldu. Dün gece 1 de binip 5 sularında indiğim şehirler arası otobüsümde bu yazılan parametrelerden bir kaçı ile yine ve yeniden haşır neşirdim. Sonuç: bugün 15.30’a kadar felan uyudum, yine de kendime gelemedim.

not: başlıktan bahsedelim. stereomood.com'daki road trip modu şarkıları acilen bi cd ye bir mp3 çalara bişiye doldurup, beni de bir araca tıkıştırıp, yanıma da sevgiliyi ve sevilen arkadaşları verip hadi kızım sen bikaç gün gönlüncee gez gel, yolculuk başlangıcı şarkın da the tallest man on earth'ten gelsin "the dreamer", dersen evren bana, sana puanım 10:) ama buarada gerekli iş izinleri alınacak, finansal destek sağlanacak, trip aracı bulunacak. bunları sen yaparsan sevgili evren, şarkıları cd/mp3 player'a vallahi de ben atıyorum:) bu da böyle anlaşma olsun;)
onun resmi de bu olsun-ba-yıl-dım. http://atilla1000.deviantart.com/art/Trip-139938067?q=boost%3Apopular+bus+trip&qo=16



not2: yarın 12 eylül, oyumuzu veriyoruz, tepkimizi gösteriyoruz. ve sevdiğimiz bir klişe ile bitiriyoruz "hayır'lı günler!"