Hakkımda

Fotoğrafım
"when I was a young girl, I used to seek pleasure"

28 Temmuz 2010 Çarşamba

azmettim

 


Bazen insanın saçma salak bi şekilde basireti baglanıyor ya, normalde olmadığın kadar anlamsız bir hale bürünüyosun, ne yaptığını bilmez bi şekilde aynı hareketi tekrarlayıp duruyosun, basiretinin bağlı olduğu zaman dilimini atlatınca ise özgüven sıfır bile değil -gecen sene bu zamanlar mülakatlara gitme işini abartmış, gün aşırı kah o ofis kah bu ik şirketinde kendi üstn yeteneklerimi ve grup çalışmasına yatkın ve lider özelliklerini de içinde bulunduran yüce benliğimi anlatıp dururken, en olmayacak şirketlerden birinde bağlandı o basiret denen pislik:)

öyle ki, aynı yollardan geçmiş arkadaşlar bilir FMSG sektöründe her yeni mezunun en tepedeki hayali iki şirket vardır. bunlardan en kastıranı, oralara varmadan önce 1sınav, 9 essay, 2 ön mülakat aştıranına, mülakat için gittim. Ofislerinde her türlü kapıyı aşmak için elindeki dandik ziyaretçi kartını biyerlere okutman gerekiyor. Adam ofisinden çıkıp tuvalete giderken bile kaç yere kart okutuyor, ben bu zihniyeti anlamıyorum arkadas! Ama neyse:)

elimdeki ziyaretçi kartını öncelikle turnikelerden geçmek için kullandım! Çok iiydim, kılçıksız geçtim desem yeridir:P asansöre geldim, çaırdım, yetmedi bi de içine bindim, çıkmak istediğim katın tuşuna basıyorum bana mısın demiyor, yanımdaki nemrut kartı okutacaksın dedi, kartı bi daha kullanmayacığımı düşündüğümden çantamın en derinliklerine yollamıştım kiii yüzümdeki karışık ifadeyi gören nemrut hanfendi üfffffffffffleyerekten kendi kartını okutup “kaça” diye hönkürdü, hadi onu da atlattık ve asansörden çıkmayı başardık. 

Şimdi asansörden inip koridoru geçince önümde aşmam gereken cam bir kapı arkasında da resepsiyonistlerin oturduğu desk vardı. Ben gayet kendimden emin ifademle-because it sells- yürüyorum aslında duramadığım topukluların üstüne-because it sells, too- kapıya geldim, açılırdı heralde diye düşünüyorum. çocuk saflığı denen şey var ya onun içine düşüp çıkmış durumdayım. 

Neyse efendim o sırada aklım çalıştı bu pislik kartı burda da okutmam gerek heralde die ama okutucak yeri görmek konusunda biraz yetersiz kaldı o akıl. Gördüğüm bütün çıkıntılara, kapı koluna, cam kapının üstündeki koca wi-fi zone yazısı da dahil olmak üzere sayısız yere kartı okutmaya çalıştım. Bi yandan gülümsedim ki içimden ettiğim küfürler dudaklardan okunmasın. İçerdeki iki görevli de vücut dilleri ile bana slow motion gibi gelen hareketlerle yaaaandaaaoaaa işteeeee geriiiiiii gibi şeyler diyorlardı. İyice panikledim, wi-fi zone yazısına takıldım kaldım. ulen sanki hayatımda bu yazıyı görmedim, zone falan diyor ya elektronik bi dalgalar kesin burası diyorum, baska bişi düşünemiyorum. Basiretin bağlanması işte bu arkadasım. O an umarsızca kartı o wi-fi zone yazısına okutmaya çalışmak, içerdekiler yanda yanda yaparken aynı yerde takılı kalmak, kalmak da kalmak başka tek bir hareket yapamamak. 

O görevlililerden biri artık illalah diyip gelip kapıyı açana kadar benim için heralde bir 38 saat falan geçmişti. Ve kapıyı açıp sadece vücut diliyle yandaki cihazı göstermesi ve gözlerime "hiç mi kurumsal şirket görmedin ve artı ne de bön bi insanmışsın sen" bakışları.. o topukluların üstündeki özgüven bırak yerlebiri, darma duman, toz duman, parça pinçik ve benzeri seyler oldu. Ben bunu unutamam. 

Bugün de tekrar yad ettim zira serviste gelirken ön koltukta oturan kızcağız gözüne güneş geliyo diye perdeyi kapatmak istedi ön taraftaki perdeyi aldı, çekti de çekiyor. Ama bi yere kadar gelir o perde, arkadakini de çekip ortada birleştirmek için. kız o an en az benim kadar bön, durup durup öndekini çekiyor, güneş fütursuzca gözüne dalmaya devam ederken öffleyip tekrar çekiyor tekrar çekiyor düşünemiyor arkadakini de çekeyim diye. kendisiyle derinden empati yapabilmeme yardımcı anılarım olsa da o an bir aydınlanma yaşıyorum, şimdi ben o basireti bağlanan kişinin bön'lüğüne şaşıran karakterim ulen diyorum. kendimi biliyim.
yine de insaflıyım bir süre bekliyorum kendine gelsin aklını başına alsın, yazıktır hemen bozmıyım diyorum ama olmuyo. elden ne gelir, bu karaktere bürünmüşken daha fazla bekleyemem artık omzunu dürtüm tek kelime etmeden arkadaki perdeyi gösteriyorum. o bakış, ah o bakış...:)

"üzülme len ben de senin gibi oldum çooook ama bak şimdi azmettim görüyosun", demek istiyorum:) ama konuşursam büyü bozulacak, alaycı gülümsememi de takıyorum ağzımın kenarına.. ay olayın bu tarafında olmak da pek hoşmuş:)

zaten de kıza gıcıktım:)


Hiç yorum yok: