Hakkımda

Fotoğrafım
"when I was a young girl, I used to seek pleasure"

8 Şubat 2009 Pazar

bir künefe peşinde yolculuk günlüğü 2




Gün 2:

Günümüze yine diclenin annesinin hazırladığı mükellef ötesi kahvaltı ile başlamak.. yine sıkmalar mevcut ama bi de incecik hazırlanmış küçük krepler masanın baş tacı:)

Sonra üstüne kahveler falan onları saymıorum bile:)

Kendimizi yollara atmaca, köprülerden geçmece, adana çarşılarında dolaşmaca.. bizi kilim, nargile, bilimum süs eşyası satan dükkanı önünde yakalayan samet amcadan hayat dersleri: keçi sakalı ve bilhassa kulağı küpeli olan erkeklere bakmamamız konusunda. Onların hepsi puşt, bi de bizi seven erkeğin gidip önce bizi anamız babamızdan istemesi gerektiğine dair kulak bükmeler.. o ütopik kişilik ööle “pastane köşelerin”e çağırmadan önce babamızdan istemeliymiş bizi , gülü seviyosa cidden dikenine katlanır bunu yaparmış:) gibi söylemlere içten içe gülümsememiz.

Ulucami’yi gezmece, bir hamama girmeye çalışmaca, çeşitli banklara parklara kendimizi atmaca ve ara sokaklarda bulunan “sultan sofrası”. İşte yeni bir efsane. Ev yemekleri yapan küçücük ufacık içi dolu leziz yemecik(ıyk bu olmadı dimi:) bir yer. Saat biraz öğleden sonrayı gösterdiğinden bütün yemeklerden birer porsiyon civarı kalmış. Peki biz bu görüntü karşısında yılmış mıyız? Tabiki hayır:) olan bütün yemeklerden kiii sayıyım hemen: analı kızlı, kurufasulye, acem pilavı, normal pilav, yaprak sarması, lahana sarması, mozerellalı tavuk(evet bu bile vardı) başka bi tavuk daha sebzeli falan, salata, turşu vb. Masamızın ortasına dizdirip hep birlikte tabiri caiz ise gömüldük:) evet bunu yaptık, bir yandan da niye böyle yerler istanbulda yok diye bir güzel hayıflandık. Evet benzer yerler var ama böylesine uygun fiyat ve daha önemlisi böylesine bi lezzet yok. Ağlamak istiyorum şu an:)

Sonrasında kendimizi adana’nın gençlik ve piyasa mekanlarına da atmadık değil, ve hatta akşam da ünlü hamburgerlerden yemedik değil onu da yedik. İçinde nane gibi baharatlar bulunan, ekmeği yumuşacık aman da köftesi körpecik(allahım nasıl kelimeler dökülüyo parmaklarımdan:)) hamburgerler de ayrı güzeldi. Ve daha da akşam adana’da da bir türkü bara gidilmezse olmaz diyerekten, tavsiye üzerine baran türkü bar adlı mekanda bulduk kendimizi. Efendim şimdi türkü barlar üzerine koca paper’lar yazmış arkadaşlarım var onların yanında bana laf söylemek düşmez ama yahu şööle aktivist bir havası olur türkü barların şöyle bir ahmet kaya söyler efkarlanırsın, şööle bir bağlama uzun hava yapar yine efkarlanırsın, bilmediğn türküler şööle dokunuverir içine, ama efendim adana da meğer türkü barlar daha bir düğün salonu konseptliymiş de biz bihabermişiz:) sahnede orgu olan bir amcam bile vardı yani, ve piyanist şantör edasında zaman zaman türkülere eşlik etmeden duramadı. Türküler derken de hoplayıver çekirgelerden, biri banagelsin gibi şarkılara kadar uzanan geniş bir yelpazeden söz ediyorum:). Ama biz yine de eğlenmedik mi eğlendik, yine de katılcak bir halay bulmadık mı bulduk vallahi... ve yine amacımıza ulaşıp mutlu mesut eve döndük.

Hiç yorum yok: